Delikanlılığımızda duyar, görürdük “Ortahisar yanayyy Kenan” deyince ona, bunu söyleyene direk sinkaflı küfür ederdi.
Halbuki hep merak etmişimdir, kendisi Trabzon’un Bahçecik Mahallesi yokuşunda oturuyor. Ortahisar Mahallesi için (Şimdi merkez ilçe oldu) “yanıyor” diyene niye küfür ederdi?
Sonra anladım ki evine çok yakın olan Bahçecik değil, Ortahisar idi.
Sınırdaydı! Arada bir cadde vardı.
O zamanki kesme taşlı cadde ve dar sokaklarımızın en şişmanıydı.
Üstünde elde dikme, bol bir eski gömlek ve pantolon.
Belden sıkı sıkı bağlanmış eski deri bir kemer, kafada solmuş bir namaz takkesi
Ağır ağır ve kısa kısa yürürdü yolda.
Vücut 150 kilo, boyda kısa olunca onu bu sokaklarda tanımayan neredeyse yoktu.
Bahçecik rampasına doğru gidince, sağda Gazipaşa İlköğretim Okulu vardı .
Onun tam karşısındaki dar bir arada otururdu. Anacığı ona ve kendisinden daha fazla rahatsız olup, evden dışarı çıkamayan biri kız, diğer erkek yetişkin iki kardeşine bakardı.
Yanlış hatırlamıyorsam, kendisinden daha sağlıksız bir vücuda sahip olan 2 kardeşinden erkeğin adı Yalçın’dı.
Sağlıklı bir ablası Belçika’dan emekliydi. Bir ağabeyi de vardı, Metin…
O da Trabzon Belediyesi’nde elektrikçiydi.
Kenan 5 kardeşti. Babalarını daha önce kaybetmiş, ardından tüm kardeşleri de belirli yıl aralıklarıyla vefat etmişti.
Evde sadece ona bakan annesi ve kendi kalmıştı.
*
Her sabah evden çıkar, önünden geçen dolmuşlara el atardı. Ama o zamanki dolmuşlar minibüs değil, taksi modeliydi.
Taksilere binmesi ve inmesi en az beş dakika aldığı için, dolmuşçular genelde onu arabaya almaz, görmezden gelir, yanından gülerek geçer giderlerdi. Tabi Kenan durur mu? Arkadan galayı ( Bir küfür çeşidi!) basardı!
Kenan’ın saçsız, sakalsız, bıyıksız, pembe yanaklı, parlak ve yuvarlak yüzü, kilosu olmasına rağmen yaşını göstermezdi. Genelde evine 300 metre mesafede olan Ortahisar Camisi, ayrıca Uzun Sokak girişindeki Konak Camisi’nin önleri meskeniydi.
Namaz kılmasını bilmese de, cemaatin en arka sırasında sandalye oturur, kılar gibi yapıp namaz kılmaya çalışmasını dün gibi hatırlıyor, saygıyla selamlıyorum. En azından birileri gibi namaz kılarken, kafasında ayağını kaydırma ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını yeme gibi hesap-kitap yapmazdı!
Rastladığı ya da duyduğu cenazelere katılır. Tanımasa da çaktırmadan ölen kişinin adını ve yaşını, sahiplerini oradaki cemaatten öğrenir, cenazenin başında 40 yıllık tanıdığı, dostuymuş gibi, mevtayı ismini anarak ağlar ağıt yakardı. Cenaze kalkarken de avludan, cenaze sahipleri Kenan’a çaktırmadan harçlığını verirdi!
Bunu bilen çevre sakinleri bir gün Kenan’a büyük iş etti.
Bir gün yine cenaze olduğunu duyan Şişko Kenan, cami avlusuna gelir ama kimin öldüğünü bilmiyordur. Birilerine soracak tabi, tanıdık sima olan bir kümelenmiş gruba sorar. Bunu bilen mahallenin o haylaz gençleri, Kenan’a eşek şakası yapmayı kafaya koymuşlar bir defa ya! Kenan’ın: ‘’Uşaklar, ha bu cenaze kimdir?’’ sorusu üzerine, onlarda muziplikle ‘’Rahmetli bir kadın’’ derler. Her zamanki gibi ‘’Adı neydi diye sorar onlara’’ Gençlerde, kaş göz ederek birbirlerine ‘’Melahat Abla da Kenan Abi, Melahat Abla. Tanımay misın?’’ derler .
Kenan üzgün bir şekilde gider cenazenin başına oturur. Başlar ağlayarak ağıtlar yakmaya ‘’Oyyyy Melahat Ablacuğummm, yaktın bizi, nereye bıraktın bizi gidiysiiin? Biziiii, Çoluk, çocuğunu nerelere bırakıp da gidiysunnn? Oyyy Melahat Ablam ooyyyy.’’ diye yüksek sesle göz yaşı dökmeye başlayınca, Şişko Kenan’ı dinleyen cenaze başındaki cenaze sahipleri, birbirine şaşkın bir şekilde bakmaya başlar. Bu arada yine bir cenaze yakını tanıdığı Kenan’a yaklaşır. ‘’Yaaa, sen kime ağlaysın Kenan?’’ der. Kenan’da, gözü yaşlı bir şekilde, çenesini öne doğru uzatıp tabutu göstererek: ‘’Ha bu mevtaya, Melahat Ablama ağlayrım da görmiy misın? Kime ağlayacağım. Çok severdum oni.’’ diyince. ‘’La oğlum! Melahat Abla kim? Bu bizim mahallenin eski bakkalı 90 yaşında ki Ali dayı.’’ diyince, Şişko Kenan, birden şaşırarak oyuna getirildiğini anlar. Kaşlarını, gözlerini yukarı doğru sertçe kaldırır, tabi zort olur! Gözleri o gençleri arar ama kalabalıkta göremez. Onlar ise bir köşede durumu takip ederek ve neler olacağını tahmin ettiklerinden dolayı, cenaze ortamında gülmemek için, avludan hızla çıkar ve uzaklaşır ve de dayanamaz kahkahayı basarlar! Tabi Kenan bu işe bozulunca, kalkar ağır ağır, paytak paytak yürüyerek, avludan çıkarken mırıldanarak sinkaflı küfürleri peş peşe sıralamaya başlar ve uzaklaşır! Cenaze ortamı ise Kenan’ın arkasından yerini; matemden, tebessüm ortamına bırakır.
Aslında ben bu davranışı asla çok görmüyorum. Okul, mektep, medrese görmemiş idi. 150 kilo vücut ve eve ekmek getirmesi gereken bir insandı, o da harçlığını evin iaşesini böyle sağlıyordu. Ne hırsızlık yapıyor, ne başkasının malını çalıyor nede komşusunun tavuğuna göz dikiyordu. Ayrıca sağdan, soldan. Kolu, komşudan gelen yardımlarla da, annesiyle idare edip gidiyordu.
Onun adı nam-ı diğer Şişko Kenan’dı.
*
O cüsseli kalıbına rağmen sesi çok ince, çocuk sesi gibiydi. Ezberi çok iyiydi. Sakat yerlerden yürürken bastığı yer sallanırdı. Kızdı mı? Karşısındakine en büyük küfrü tek kelimeydi “Si…im!”
Özellikle 1980 ve 1990’lı yıllarda Ortahisar esnafının bir kısmı onu sevdikleri için Kenan’a çok takılırdı. Bir sonbahar günü alçak bir iskemlede otururken mahalle esnafının önünde, arkadan gelip kafasından aşağıya bir kova buz gibi suyu dökmüşlerdi. Şişko Kenan, yerinden kalkana, dönene kadar herkes gülerek kaçmış ve etrafta kimse kalmamıştı. Ölene kadar da kafasından aşağıya kim bir kova buz gibi suyu döküp, onu sırılsıklam etti, hiç öğrenememişti. Ama o esnaf ona harçlığını da verirdi.
Demli çay ile sigara tüttürmeyi çok severdi.
En çok hoşuna giden şeylerden biri de, karşısındakinin bir elini kendi iki elinin avuçları içine alıp, ovuştur. Ona parmak masajı yapar, onunla muhabbet ederdi. Ardından da bahşiş beklerdi.
Bozuk demir paraları biriktirmeye çok hastaydı. Karanlıktan çok korkardı . Haliyle tabi müzmin bekardı, karanlık basmadan da eve gitmeye çalışırdı.
Gün içinde topladığı bozuk paraları, mahallesindeki kapı komşusu bakkal Nedim’e bırakırdı. Sadece ona güvenirdi. Nedim paraları sayar miktarını söyler ve Kenan’a teslim ederdi. Eve gitmeden de bakkal Nedim’den; ufak, tefek bir şeyler alır, eve kendisini bekleyen annesinin yanına boş gitmezdi.
Trabzon’un, Taksim’deki Atatürk alanı yani meydan civarından, yaklaşık 1,5 km mesafedeki evine doğru mecburen yürüyerek giderken, Bazen de Bit Pazarı’ndan genele para vermeden yiyecek bir şeyler alır ve evine hep eli kolu dolu giderdi. İnsanlar ona takılır ama onu maddi,manevi kollardı da!
Bir özelliği de; her nedense, kendisine kağıt 50 lira versen almazdı ama 10 lira uzat alırdı. Genelde de para istediği zaman, bozukluk 1 lira isterdi. Niye bilmem!..
1983 yılıydı, ihtilal den sonra. O zamanlar günlük yayınlanan iki bölge gazetesinden biri olan Kuzey Haber Gazetesi’nde muhabirdim. Aynı zamanda İdmanocağı A Takımı’nda amatör futbol oynadığımız dönemdi. Bir takım arkadaşımla akşam üstüne doğru Trabzon PTT binasının önünden geçerken, Kenan’ı elinde bir poşet ve bastonuyla dolmuş taksi beklerken gördük.
Etraf sakindi, neredeyse doğru dürüst ne araba, ne insan vardı etrafta! Arkadan sessizce yaklaşıp kafasındaki kepi hızla alıp önüne geçtik ve kepi yere atıp, gülerek çiğnemeye başladık. Delikanlılık cahilliği işte. Tabi, ne anamız kaldı, ne babamız.
O tek kelimelik meşhur küfrünü peş peşe, kızdığı için kıpkırmızı kızaran tombul bir suratla, ve elini kel başına getirerek, bize sıralamaya başladı. Sonra da kendisi kilodan eğilemediği için, kepi yerden biz aldık ve kendisine yakalanmayacak şekilde, uzaktan uzatarak verdik ve hızla gülerek topukladık!
*
Belki duymayanlarınız vardır.
Aynı mahalleden arkadaşı hep kavga edip durduğu, kendisini görünce rahat bırakmayan kafayı kırmışlardan! Rahmetli Bayram Ali’de, yıllar önce Çamlık Mevki’nde ki Huzur Evi’nde vefat etmişti. Umarım, o tarafta buluşmuşlardır ama dilerim, Bayram Ali yine Şişko Kenan’a takılmıyordur. Çünkü, birbirlerini kıskanır ve hiç sevmezlerdi.
Şişko Kenan, vefat ettiğinde cenazesini tabuta koymak ve taşımakta biraz sıkıntılı olduysada, geride kendisinden sonra vefat eden annesini yalnız bırakması, en çok anasına ve komşularına dokundu.
Bahçecik Mezarlığı’na defin edildiğinde 64-65 yaşlarındaydı.
Bu Trabzon’un sevimli, zararsız, sokak efendilerinden biri olan Şişko Kenan’dan, bu saatten sonra nasıl helallik alırız bilmem ama bir gerçek var ki; ona hayatta iken takıldıysanız ve kızdırdıysanız, tanıyanlara hatırlattığım şu: kendisini rahmetle anmanız bile, Kenan’ın o yufka ve sevimli yüreğinin, bizleri affetmesine sanırım vesile olacaktır.
Öyle değil mi? Bahçecik Mahalle’sinde ikamet edipte, Ortahisar Mahallesi’nin yanma ihtimaline bile uyuz olan adam: Şişko Kenan.